Duyguicer
28 Nisan 2019 Pazar
Milad
20 Şubat 2017 Pazartesi
Liman
Varoluşsal sıkıntıya birebir bi kağıt bi fırça ile "kusmak" :
Hiç olup gitmek sancısı; nereden hortlayıp geleceği belli olmayan koca bi canavar gibi.. Dolabın arkasında ? Kapının ötesinde ? Koridorun karanlığında. Korku bu "en çocuk olduğumuz yerden" tutup sarsacak tabi. "En çaresiz olduğumuz yerden en savunmasız anımızda." Bi kitabın bitişinde, yaprağın çürüyüşünde, ananın memesinden kopuşta, içilenin son yudumunda, sevilenin son bakışında, eski sokakların yıkılışında, saça düşen ilk beyazda, eski bi şarkının ezgisinde, tanıdık bir denizin rüzgarında, eski aşkların yaşlanmış ellerinde... Liman tanıdık liman güvenli rahat ve hatta okuyalım "içimizi dökenlerin" şiirlerini :
"Bu yaşa geldim içimde bir çocuk hâlâ
Sevgiler bekliyor sürekli senden.
İnsanın bir yanı nedense hep eksik
Ve o eksiği tamamlayayım derken,
Var olan aşınıyor azar azar zamanla.
Anamın bıraktığı yerden sarıl bana.
Anılarım kar topluyor inceden,
Bir yorgan gibi geçmişimin üstüne.
Ama yine de unutuş değil bu,
Sızlatıyor sensizliği tersine.
Senin kim olduğunu bile bilmezken.
Sevgiden caydığım yerde darıl bana."
ama.. çare yok Gemidesin. Ufuk böyle güzelken "limana" hasret yaşama..
30 Mart 2016 Çarşamba
Yol
14 Şubat 2016 Pazar
ÇÜRÜYÜŞ
*
Büyük bir kurgunun içinde gibi her gün..Tik tak tik tak tik tak. Büyük bi saatin içinde gibi ya da.. Bi süre sonra duyulmuyor akrep ve yelkovanın sesi; alıştığından kulaklar. Öyle bi hayat. Düzene uygun adım..
Her sabah kalkıp sevilmeyen bi yere "sırf bundan sonraki günler daha güzel olacak"umuduyla gidip o günün üstüne de koca bi çizik ekleyerek.. Göğsün üstünde koca bir yük; büyük "adam"ların gözleri altında "onaylanmayı" beklemek..
"Uygundur." etiketi yani; tüm o "geçtin"ler, karneler ve diplomalar. Bi sonraki basamağa geçmek ya da o basamakta tutunabilmek için; O "uygundur." Basamak sıkışık basamak dar.. Başka türlü yaşamak mümkün olsa bile tırnaklarını geçirmeyi yeğliyor kimisi "ötekine", sonra hiç farketmeden törpülenmeden geçiyor bir diğer basmağa.. Her zaman dahasını istiyor çünkü o kendisine öğretilenden ötesine geçemiyor. Ötesi korkulukların aşağısı, ötesi karanlık, ötesi belirsizlik..
Yorgunluktan gözleri mor saçları dökülmüş ama önemi yok çünkü her gün "yarın" için çalışıyor. Niye burdayım diye sorup kendine geçiştiriyor hemen. "Deli misin" sus.."Başka ne yapacaktın ki bak basamakların aşağısına zifiri karanlık, orası, ölçülemeyen görülemeyen dolayısıyla olmayan yer.. Basamaktan atlarsan bir hiçsin. Karanlık bir odada kaderine terk edilmiş yapayalnız bir böcekten hiç farkın kalmaz. İnsanların pisliğiyle beslenir kuytuda sessizce çürüyüp gidersin." Görmüyor durmadan çalışan ellerinin gözlerinin kafasının "geniş bir kuytuda" nasıl çürüyüp gittiğini.. Her sabah saat tam 7yi vurduğunda katılıyor sürüsüne. Tıslayan bir böcek gibi ölmemek için ezip ezilirken neye "dönüştüğünü" bilmeden..
*
"Birey olmasını başaranlara düşman kesilen son toplumlar ve bu toplumların en güçlü temeli olan, çocuklarının hep iyiliğini, gerçekte ise sürekli köleliğini isteyen son aile yapıları yeryüzünden silinene değin, Kafkanın "Dönüşüm"ü gerçerliliğini koruyacaktır."