3 Ocak 2015 Cumartesi

Umuda Koşan Herkese..

"Saha"ya ilk çıkışım..

Tel örgülerle çevrili, zeytin ağaçları ve çamurla kaplı bir alan; "yaşam alanı(!)"..
Sayıları 10-15 kadar çocuk.. Bizi girişte karşılıyor. 
Arabalardan iniyoruz. Çocukların sayısı daha da artıyor. 
Hemen bi tanesi gözüme çarpıyor. Ben (utanmadan) tir tir titrerken iki kat çorabım, postallarımla; O inadına çırılçıplak ayaklarıyla bastığı toprağa gülümsüyor. Kalabalığı arkamıza katıp
kontrole çıkıyoruz sırayla çadırları..
Çadırlar naylondan; soğuk geçirmesin diye çarşaflar germişler içlerine. Yere serdikleri halılar ise nemli ve soğuk; ıslak toprak yüzünden. 
Çoğu çadırda(2 çadır hariç) soba var. Dumanı zehir sobalar..
Takdir edersiniz ki burada "hasta" olmak "takdir-i ilahi" değil; asla.. 
Öksürük, burun akıntıları, baş ağrıları, sırt, bel ve bacak ağrıları, göğüs ağrısı, (ilaçları biten hipertansifler) , çarpıntılar, alerjiler, uyuz, sedef, böbrek taşı,cilt altı amfizemi(cilt altına hava kaçması),beslenemeyen 40günlük bebek, kalbi delik dudakları ve parmakları mosmor bir başka bebek..
***
Çarpıntısı olan 50yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim erkek bir hastanın kontrolü yapıldığı sırada yanıbaşımızdaki raylardan tren geçiyor "hızlıca".. Gürültüsünden "duyamıyoruz" bi anlık birbirimizi. Çadırdaki küçük lamba sallanıyor.. Sonra gülüşmeler duyuyorum çadırın önünden kafamı çıkarıp dışarı bakıyorum; ikizlerden birinin çişi gelmiş indirip işemiş yolun ortasına. Yani diyor ki bizlere "Her türlü "pisliğinizi" alâlade yaptığınız bu dünyada çişinizi yaparken gizlenmeniz ironinin önde gidenidir sevgili ablalarım abilerim; işiyorum en ortalık yerinize." 
Dillerini bilmeden "anlaşıyoruz" çoğuyla.. Bir "gülümsemeyle".. 
Çünkü biliriz "gülmenin dili yok"..
Çünkü biliriz içten bir gülümseme en sıcak sözcük..
***
Bu satırları da "adetsizliğine küfrederken dünyanın"-onlar; ıslak halılarda, çıplak ayaklarıyla bütün gün dört dönüp güzel dünyalarıyla bu renksiz ovayı çevirdikleri "oyun alanı"nda uyurlarken  - "sıcak evim"in "yumuşak" ve "kuru" yatağında yazıyorum.
"Dünya" kadar utanıyorum kendimden. 
"Unutma!" diyorum bugünü. "Unutma!"
Arda'nın şaşkın gözlerini, Mihriban'ın cılız bedenini, Hatice'nin "bilen" bakışlarını, mosmor dudakları ve çıplak ayakları..
"Unutma!"
Dokunmayı, gülümsemeyi unutma..
"İnsan"ı  "unutma!"
"Eksik etme yüreğinden"..

***

Umudu tazeleyen/Umuda koşan herkese..

Duygu İçer


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder