26 Mayıs 2015 Salı

Tenhadakiler

Günün akanları bi tortu gibi birikir gecede. Akarken farkedemediğin nicesini arkada bırakıp gider gün, posasıyla yalnız bırakıp seni.. İnsanlar koşuşturur zihninde; 'an'ların içinden kopup gelirler-gecene ortak. Amigdalanın ve limbik sistemin komşuluğundan kopup gelen yüzler kortikal alana misafirliğe gelirler en emrivakisinden. Gyruslar rahat gyruslar güzel, yayılırlar.. Uyku uğramaz onlar gidene kadar.. Tenhalarda kalmış bi kaçıyla koyu bi muhabbete girmemle diner gürültü-bazı geceler- eğer şanslıysam. 'Tenhadakiler'le sonsuzdur gece ve sohbet. Bilinçaltım ayyuka çıkana kadar konuşuruz;uykuya geçerkenki sınırı anlamadan kayarım gecenin içinden. 
Anlamam hiç her gece yastığa baş koydu mu uykuya dalanları -birden.. Yastığa baş koyup uyuyamayınca tama yakın olur gün- gece öğretir insana.
 Uykuya bu denli hızlıca dalmak/dalabilmek düşünmekten kaçmak mıdır  ? Eğer öyleyse; Rodin'in düşünen adam heykelinin bir kopyasının ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde olmasıyla mı ilintili bu kaçış-"Düşünürsem delireceğim" korkusu..
Tam da o bahçenin içinden renksiz duvarların arkasından kapatılanlardan birinin kaleminden bir şiir:
"Bir çift göz arıyorum 
 bakıp da gören
***
Görüp de gördüğünün 
Ne olduğunu bilen
***
Ne olduğunu bildiği 
Şeyden nefret etmeyen
***
Seven, seven, seven"

Böyle ise; "delirelim" öyleyse..

Gece bir armağan düşünmek ve sevişmek için; "görüp de gördüğünün ne olduğunu bilmek için".. Kıymetini bilmeli.