1 Nisan 2015 Çarşamba

"Amniyos Denizi"nden geleli 21 yıl..

Zaman öylece akıp gidiyor "an"ın içinden.. "An"ı okşayıp geçerken çoğu zaman-kalabalıkların içindeyken-duyumsamıyoruz akrebin yelkovanı kovaladığını.. Belki kalabalık ve gürültüden uzak bi deniz kenarında güneş batarken ya da alabildiğine yeşil bir yaylada yağmur yağarken günün ilk "gri" ışığında; bi "an"lık yakalıyoruz zamanı.. "An"ı kocaman bi nefesle çekip yerleştiriyoruz ciğerlerimize.. Gözlerimizle güneşin kızıllığını görüp kulaklarımızla çatıya dökülen damlaların sesini duyduğumuzda ve rüzgarın tenimizi hafifçe yaladığını hissettiğimizde; o "an"lık akrebi zehirli kuyruğundan tutup biraz "dur" diyoruz.. "Yavaşla" hissedeyim "akış"ı.. Tabi nafile sonra yine kurtarıyor paçayı; koştururken yelkovanla akrep sanki biz de yetişmek için onlara var gücümüzle "ilerliyoruz." Ne ilerleme ama! Çoğu zaman "anlamadan" "dinlemeden" "anlamaya çalışmadan".. Belki de bu yüzden ne akrebin ne yelkovanın hızına yetişemediğimizde o denli şaşırıyoruz.. "Ne çabuk geçti zaman.." "Yahu ne ara..?"
Ne ara bu kadar değişti bedenim ve ruhum.. Bu "dönüşüm"ün bi "milad"ı var mıydı ? Homojendi elbet zaman da; su gibi. Su gibi berraktı da ayrıca her yolun "amniyos denizi"ne çıkacağı..
 21. Günün aşkıyla süzüldüğüm gibi süzülmek, akrebin kuyruğundan yakaladığımda "yaşıyoruz çok şükür" diyebilmek için kaçırmamalı "an"ları.. 21'e selam olsun..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder